Mimar Sinan ‘ın eseri Süleymaniye ‘nin kapılarını aralayıp avlusuna girdiğimizde; Bütün ihtişamı ile Sultan Süleyman karşımıza çıkar.
Onun her bir minaresine baktığımızda Sultan Süleyman’ı görürüz. Her bir minaresinde bulunan o 10 adet şerefe Osmanlı devletinin 10. padişahı olduğunu ve 4 adet minaresi ise İstanbul’un 4. Sultanı olduğunu belirtir.
Eğer Süleymaniye ‘nin kapılarını açıp muhteşem Kubbesinin altına varırsanız. Bir mimarın sınırlarının olmayacağını anlarsınız. Öyle muhteşem bir kubbe ki en önde söylenen bir söz en ücra köşelerden en arkalardan duyalabilmektedir.
Eğer kubbeyi biraz daha inceleme fırsatınız olursa, kubbe üzerinde ki is deliklerini görebilir ve mimarın kudretini bir kez daha anlarsınız. Her gün yakılan meşalelerin isleri bu deliklerden içeriye sızar ve is odasına dolar. İs odasına dolan bu meşale isleri o odadan çıktığında bir mürekkep olur ve en muhteşem sözleri kağıtlara döker.
Mimar Sinan’ın 60 yaşından sonra kalfalık eseri olarak inşa ettiği bu yapı, her türlü titizlik ve incelik ile tasarlanmıştır. Bu tasarım harikası yapının belki de en büyük özelliği; Bugünlere ustası ile birlikte gelmesidir.
Süleymaniye geçtiğimiz yıllarda, bir restorasyon işlemine alınmıştı. Ancak dönemimiz mimar ve mühendisleri Süleymaniye’nin çatlayan kilit taşlarını, mimarı yapıyı bozmadan değiştirmeyi göze alamamışlardır. Küçük bir inceleme sonucunda Mimar Sinan’ın bugün Topkapı Sarayı’nda sergilenen mektubuna ulaşılmış ve çatlayan kilit taşları bu mektuptaki anlatıma göre değiştirilmiştir.
Her dönemde söz sahibi olan Mimar Sinan bugün hala inşa ettiği yapılarda mimarlığını konuştururken, bu yapıların kendisinden sonraki nesillerde de hayatta kalması için çaba sarf etmiştir. Hiç tanımadığı bizlere inanarak ve güvenerek bir mektup bırakmıştır. Nice Koca Sinanlara, nice iyi mimar ve mühendislere ulaşmak dileği ile…